Yeni yıl yaklaşıyor. Nereye gitsek diye düşünüyorsanız, Berlin iyi bir seçenek olabilir. Biz Christmas ve yeni yılı Berlin’de geçirip “iyi ki yapmışız” diyenlerdeniz.
Biz kış tatillerinde gittiğimiz şehrin çok daha fazla tadını çıkarabilmek için en şatafatlı zamanı olan Christmas ve yeni yıl haftasında gitmeyi tercih ediyoruz. Christmas Market / yeni yıl panayırları ve yeni yıl kutlamaları, sokak gösterileri, ışıl ışıl süslenmiş caddeler gittiğimiz şehirleri olduğundan çok daha güzel ve eğlenceli hale getiriyor. Şehrin insana verdiği enerji inanılmaz oluyor. O buz gibi havada, normal şartlarda dizlerinde battaniyesi evinde oturan insanları her saat dışarıda görmek mümkün. İşte bu coşkuyu Almanya’nın başkenti Berlin’de tatmak için düştük yollara.
Berlin turu için tam bir hafta ayırdık. Gezecek pek çok yer olduğu için tek şehre bir hafta gibi uzun bir zaman ayırmak daha uygun olur diye düşündük. Genelde bir şehre en fazla 3-4 gün ayırırız ama Paris ve Berlin gibi özel ve büyük şehirler bir haftayı hakettiler bizden. 🙂 Araba kiralamayıp, şehrin tadını doya doya çıkarmak istedik. Çok da güzel oldu. Pek çok insanla sohbet etme imkanını, kaybolmanın dayanılmaz zevkini de tatmış olduk. 🙂 Berlin’e vardığımızda 7 günlük otobüs, metro ve trenlerde serbest geçiş sağlayan kart aldık. Berlin’de gidilmesi, görülmesi gereken çok önemli yerler var. Berlin’de gezilecek yerler listesine almanız gereken yerlerden bazıları:
– Alexanderplatz
– Red City Hall
– Televizyon Binası (Fernsehtrum)
– Eastside Gallery
– Checkpoint Charlie
– Gendarmenmarket
– PostdamerPlatz
– Brandenburg Tor
– BerlinerDom
– PergamonMuseum
– Kaiser Wilhelm Gedachtniskirche
– Kurfürstendam Caddesi ve KADEWE alışveriş merkezi
– Berlin Hayvanat Bahçesi (Zoo)
Ama tabii küçük gezginimizle beraber gidince listemizi yaparken, ona, yaşından dolayı açıklayamayacağımız Yahudi Müzesi’ni görmeyi çok istememize rağmen listemize ekleyemedik. Müzeler adasındaki pek çok müzeden de sadece bir tanesini seçtik. O da kültürümüzle çok yakından ilgili olan Bergama Müzesi.
Berlin’in merkezi Alexanderplatz. Aslında meydan bence pek çok Avrupa kentinin meydanına göre sönük bir merkez ama biz gittiğimiz zaman Christmas Market’in kurulu olması, meydanı büyüleyici bir hale getirmiş. Meydanın hemen yanındaki televizyon kulesi ve hemen arkasında kurulmuş olan bir başka Christmas Market, lunaparkıyla, buz paten pistiyle bizi tüm gün buraya bağladı. Ama yazın göbeğinde bu meydanda yapacak ne bulabilirsiniz, tartışılır. O mağazadan o mağazaya koşturmak dışında meydanda yapılacak çok bir şey göremedim. Dediğim gibi bizim harika vakit geçirmemizi sağlayan şey Christmas Marketler’di…

Küçük Gezgin Berlin Merkezi’nde…

Gezginimiz buz pistinde kayarken…
Postdamer Platz, bizim Alexanderplatz’dan daha çok beğendiğimiz bir meydan oldu aslında. Christmas Market Alexanderplatzdaki’ne göre çok daha hareketliydi. Sony Center’daki gösteriler insanı Brookleyn’de bir müzikal izliyor hissine sürüklercesine güzeldi. Postdamer Platz’da kurulan buz kaydırağı gece gündüz, büyük küçük herkesi inanılmaz eğlendiren bir yer… Meydanında inanılmaz modern binalar var. Burası bizim gündüz ve gece birkaç kez geldiğimiz ve çok keyif aldığımız bir yer oldu. Sony Center’ın bulunduğu merkezdeki ışık gösterileri, film tanıtımları insanı şehrin göbeğinde bambaşka bir boyuta taşıyor. Muhteşem lego heykellerinden bahsetmiyorum bile 🙂

Postdamer Platz Meydanı Önünde…

Legolardan Yapılan Noel Baba
Gendarmenmarket, bizim bugüne kadar gittiğimiz en farklı Christmas panayırıydı. Çünkü genelde Christmas Marketler ahşap, hepsi birbirine benzeyen yapılardan oluşurken, burası camekânlı, içeride restoranların da bulunduğu çok modern bir pazar. Gendarmenmarket Alman Katedrali (DeutscherDom), Fransız Katedrali (FranzöischerDom) ve Konser Salonu (Konzerthaus) gibi harika binaların bulunduğu meydana kurulmuş tek kelimeyle “muhteşem” bir panayır. Meydandaki yapıların tarihsel öneminden dolayı burası her mevsim gelinmesi gereken bir yer zaten. Ama Christmas zamanı bambaşka bir atmosfere ve görüntüye sahip oluyor elbette. Konser salonunun önüne kurulmuş sahnedeki konserler ve sergilenen şovlar gecenin buz gibi soğuğuna rağmen insanların saatlerce orda vakit geçirmesini sağlıyor. Hem keman dinletilerini, hem dans gösterilerini, hem de bir tiyatro grubunun komedi şovunu izleme şansını yakaladık. Konserler ve gösteriler o kadar başarılıydı ki; sıcak şarabın da yardımıyla buz gibi havada gece yarılarına kadar çok güzel vakit geçirdik.

Gendarmenmarket (Yılbaşı Pazarı)

Christmas Panayırı’nda Akşam
Gendarmenmarket’e çok yakında bulunan alışveriş caddesi her markayı bulabileceğiniz bir cadde. LaFayette ise bu caddedeki çok ünlü bir alışveriş merkezi. Lüks markaların satıldığı bu merkezin zemin katındaki şarap evi çok hoş bir yer. Bu tarz alışveriş merkezlerinden hiç keyif almayan biri olarak şöyle bir göz gezdirmek için girip de; zemin kattaki bu restoranı görünce baya şaşırdım! Yemek yemeseniz de içerideki binlerce çeşit şarabı görmek ve peynir kokusunu içinize çekmek, o ortamı görmek için bile gidilir diyorum, o kadar!
Eastside Gallery şehrin dışında ama gidilmesi çok kolay bir yer. kesinlikle görülmeye değer! Şehrin Doğu yakasında olan bu özgürlük anıtına trenle giderken aslında şehrin değişimine tanık olunuyor, doğu ile batı yakası arasındaki farkın yıllar geçse de geçmişin izlerini taşıdığı görülüyor. Dünyanın en büyük açık hava müzesi olan bu yer, aslında 90’ların başında yıkılan Berlin Duvarı’nın bir parçası. Duvar harika sanatçıların ellerinde sanat eserine dönüşmüş. Ne var ki; duvarların üstündeki o muhteşem resimlerin üstünü karalayıp durmasalar çok daha güzel olabilirmiş. Bu kadar özel ve tarihe tanıklık eden sanat eserlerinin üstünü aşk sözcükleriyle doldurmaktansa; duvarın arka tarafını doldurmalarını tercih ederdim doğrusu.

Eastside Galleri
Checkpoint Charlie (Charlie Kontrol Noktası) çok ilginç bir yer aslında. Modern şehrin ortasında geçmişten kalan bir yer. Burası zamanında Berlin Duvarı’nın en ünlü geçiş noktasıymış. Duvarın tarihini anlatan müze, hemen yanında. Hatta duvarın parçalarını, hediyelik eşya satan dükkânlardan almak da mümkün. Checkpoint Charlie vızır vızır akan trafiğin ortasında insanların pasaportlarına vize bastırdıkları, askerlerle fotoğraf çektirdikleri ufacık bir alan. Ama buranın tarihte pek çok olaya tanıklık etmiş olması; bir insanlık ayıbı olan Berlin Duvarı’nın an be an hikayesini duvarlarda görmek insanı gerçekten çok etkiliyor.
Brandenburg Tor (Brandenburg Kapısı) Berlin’in tüm sokaklarında, hatta trenlerinin camında bile resmini gördüğümüz en önemli simgesi. Burası yılbaşı gecesinde de inanılmaz kutlamaların yapıldığı bir yer aslında. Avrupa’nın her yerinden akın akın gençlerin yılbaşında buraya geldiğini gözlerimizle gördük ama buna rağmen akşamın 7’sinde polislerin meydana girişleri kapatacak kadar meydanda yoğunluk olacağını tahmin edemedik. Yani kısacası oradaki tıklım tıklım kalabalığın içinde olamadık ve hemen meydanın arkasında kurulan inanılmaz büyük ve harika bir yeni yıl panayırında yeni yıla girdik. O kadar güzel bir yeni yıl panayırı yapmışlar ki; küçük gezginimizle Brandenburg Kapısı’nda ezilme ihtimalimizin olduğu geceyi kaçırdığımıza hiç üzülmedik. Panayırda insanın kemiklerini sızlatan soğuğa rağmen harika vakit geçirip yeni yıla çok eğlenerek girdik.

Brandenburg Kapısı
Pergamon Museum (Bergama Müzesi) ünlü müzeler adasında ve Alexanderplatz’dan yürüyerek kolayca gidebileceğiniz bir yer. Biz birkaç kez bölgeyi ziyaret ettik. Çünkü müzelerin dışarıdan görüntülerinin güzelliğinden ve bölgede kurulan ikinci el pazarından dolayı sürekli gidilebilecek bir yer. Berlin’deki bu ikinci el pazarları ya da kısaca “bit pazarları” çok ünlü. Görülmeye değer. Almanca bilenler için pek çok kitap alabilecekleri, çok hoş eşyalar görebilecekleri bir pazar. Antika meraklıları için ise bulunmaz hint kumaşı niteliğinde ürünler var. Biz sadece bakmakla yetindik. Zira ne Almanca biliyor ne de antikadan anlıyoruz. 🙂
Gönül isterdi ki tüm müzeleri gezelim ama her müze bir günün yarısını alacağından küçük gezginimize bunu yapmak istemedik. Dışarıda görebileceği o kadar şey varken her günün yarısını müzelerde geçirmesi ona da haksızlık olacaktı. Biz de sadece Bergama Müzesi’ne gitmeye karar verdik. Yeni yılın ilk gününde açık olduğunu öğrendiğimizde biraz şok geçirdiğimiz Bergama Müzesi’ne gittiğimizde gördüğümüz ziyaretçi kuyruğu bizi tamamen şoka soktu. Bir saatlik beklemeden sonra girdiğimiz ve neredeyse 5 saat geçirdiğimiz Bergama Müzesi bizi büyüleyen bir yer oldu. Berlin’e gidip de bu müzeyi ziyaret etmemek Berlin’e tekrar gitmek için başlı başına bir neden bence.
Müzenin adının Bergama olmasının nedenini odaya girdiğinde gördüğün kocaman bir yapıdan anlıyorsun zaten. İnanılmaz bir şey ama kocaman bir tarihi yapı olan Zeus Tapınağı müzenin içinde duruyor. Aynı şekilde İştar Kapısı, Milet Market Kapısı, Bergama Athena Tapınağı’nın girişi ve Athena Heykeli de çok büyüleyici. Bu müze gerçekten insanın bakmaya doyamayacağı yapılarla dolu. Türkiye’den yapıların Almanya’ya taşınmasını sesli rehberde “kireç ocaklarında kullanılması” olarak açıklıyorlar. 1800’lerin sonunda Osmanlı Hükümeti’nin izniyle arkeolojik araştırma yapmaya gelen ekibin raporlarında bu cümle geçiyor. Bu olayın iki yüzü var. Birincisi, şu anda bile tarihi eserlerine layığıyla bakamayan bir ülke olarak, o zamanlar kireç ocaklarında heykellerin kullanılmasına hiç şaşırmam. Doğruluk payı vardır elbet! Diğer taraftan, her tarihi eser kendi topraklarıyla bütünleşmiştir ve onları topraklarından başka bir yerde sergilemek aslında tarihi kitaplarda okumaktan hiçbir farklı hizmet sunmuyor insana. Bulundukları topraklara ait değiller ne de olsa. Ancak, yılda 12 milyon gelir sağlayan müzedeki bu değerli parçalardan vazgeçip, topraklarına iade edeceklerini hiç düşünmüyorum bile.

Bergama Müzesi
Berliner Dom (Berlin Katedrali) Müzeler Adası’nın çok yakınında yer alıyor. Daha önce gördüğümüz katedrallere göre çok daha sade ve küçük olmasına rağmen, içinde hiç psikopos yaşamadığı için aslında katedral sayılmadığını öğrenince şaşırdık. İtiraf etmeliyim ki bu ünlü katedralden daha güzel kiliseler bile gördüğümüz için çok etkilenmedik. Ama ister bayılalım ister burun kıvıralım, gittiğimiz yere özgü tüm yapıları görmek için çırpındığımız gerçektir. Müzeler Adası’na giderken önünden geçilen bir yapı olduğu için içine mutlaka bir girin derim.

Berlin Katedrali
Kurfürstendam Caddesi ve KaDeWe Alışveriş Merkezi, internette çok övgü aldığı ve gecenin buz gibi ayazında iliklerimizi ısıtacak bir merkez olduğu için görmek istediğimiz bir yer oldu ama üstünde bulunduğu Nişantaşı’na benzeyen caddenin ışıl ışıl güzelliğinin yanında bize pek de keyif vermediğini söylemeliyim. Caddede gezmek bence mağazanın içinde gezmekten daha mantıklı ve eğlenceli. Kurfürstendam Caddesi’ne gitmek için indiğimiz durağın hemen karşısında çok hoş bir Christmas Market vardı ve tam da Kaiser Wilhelm Gedachtniskirche (Yıkık Kilise)’nin altında yer alıyordu. Bu yıkık kilise gerçekten çok etkileyici bir yapı. İkinci Dünya Savaşı’nı unutmamak için hasar görmüş haliyle bırakmışlar. İnsan o dönemin yıkıcı yapısıyla yüzleşiyor. KaDeWe’ye gitmek veya bizde de Nişantaşı var deyip Kurfürstendam Caddesi’ni görmek istemeseniz bile bu kiliseyi görmek için bu bölgeye mutlaka gelmelisiniz.

Kurfurstendam Caddesi
Biz Berlin’de çok güzel vakit geçirdik. Christmas / yeni yıl zamanı sizin için harika bir seçenek olabilir. Özellikle Bergama Müzesi, Eastside Gallery, Christmas Panayırları ve yeni yıl kutlamaları küçük gezginimiz ve bizim için harika zaman geçirdiğimiz yerler oldu. Berlin’e mutlaka gidin ve gezin… Biz doya doya tadını çıkardık; sıra sizde. J